Suç duyurusu haberine erişim engeli: ‘Lise anılarını Silivri’de yad edecekler’

Elazığ’ın Maden ilçesinde bulunan bakır, kobalt, kurşun, çinko ve demir madenleri rezervlerinin çıkarılması için yapılan ihaleyi 2 milyar 205 milyon TL bedelle Cengiz Holding Yönetim Kurulu Üyesi Şeref Cengiz’in ortağı olduğu Port Madencilik A.Ş. kazanmıştı.

Bunun üzerine Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) avukatları; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, Port Madencilik Yönetim Kurulu üyesi Halil İbrahim Bacacı ve Cengiz Holding Yönetim Kurulu üyesi Şeref Cengiz hakkında Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu.

Port Madencilik Yönetim Kurulu üyesi Halil İbrahim Bacacı’nın avukatı Ahmet Özel, dün (17 Şubat 2023) yaptığı başvuruda, söz konusu haberde müvekkili Bacacı’nın ‘kişilik hakkının ihlal edildiğini’ öne sürerek erişim engeli talep etti. Avukat Özel’in başvurusunu kabul eden İstanbul Anadolu 2. Sulh Ceza Hakimliği, “HKP, Elazığ’daki maden ihalesini yargıya taşıdı: Dilekçede ‘Bilal Erdoğan’ ayrıntısı” başlıklı haberimize erişim engeli getirdi.

“ERDOĞAN VE BACACI LİSE ANILARINI SİLİVRİ’DE YAD EDECEK”

Konuyla ilgili HKP avukatı Kerim Bütün, Cumhuriyet.com.tr’ye değerlendirmelerde bulundu.

“01 Kasım 2022 tarihinde iki lise arkadaşı Bilal Erdoğan ve Halil İbrahim Bacacı hakkında suç duyurusunda bulunmuştuk. Aradan geçen 4 ayda AKP’nin hukuk bürolarına dönüşmüş yargıdan henüz kamu yararı gözeten bir karar çıkmadı” diyen avukat Bütün, şunları kaydetti:

“Bugün suç duyurusu haberlerine erişim engeli geldiğini öğrendik. Suç duyurumuzu halkımıza açıklarken ‘AKP bir kez daha halkımızın çıkarlarını düşünmemiş, parababalarının, sermayenin, zenginlerin çıkarlarını düşünmüştür. Er yahut geç AKP’den hesap soracağız’ demiştik. Şimdi diyoruz ki çok zamanları kalmadı, er yahut geç demeye gerek görmüyoruz. Yakında bütün kamu suçlarının hesabı hukuk önünde sorulacak. Bilal Erdoğan ve Halil İbrahim Bacacı lise anılarını Silivri Cezaevi’nde yad edecekler. Bu siyasi görüşlerimizden doğan bir talep değil, hukuki bir öngörüdür. Türk Ceza Kanunu ve ilgili mevzuat yargıya bunu emrediyor.”